Geçenlerde ikinci el bir araba almak için dolaşırken, bir kez daha fark ettim: araba satıcıları bir kadını kesinlikle ciddiye almıyorlar. İstediğiniz kadar önceden bilgi toplayın, istediğiniz kadar çeşitli motor ve donanımlar hakkında bilgi edinin ve ne istediğinizden %100 emin olun. Buna rağmen ister özel olsun, ister ticari, satıcılar size herşeyi yutturabiliceklerini sanıyorlar.
„Araba kesinlikle kazasız!“ cümlesi hemen hemen gittiğim her ikinci el otomobil satıcısında duydum.
Bu nedenle geçenlerde bir test yaptım: ikinci el otomobil satıcıları sözlerine güvendiğimde ne yapacaklar diye merak ettim. Boya kalınlığı ölçüm cihazımı çantama atıyorum ve anahtar kelimeyi beklemeye başlıyorum. Kazasızmı? Bir saniyeeeee! Anında boya kalınlığı ölçerimi çıkarıyorum çantadan. Satıcının tüm dikkati üzerimde toplanmış durumda. Aynı satıcı, daha az önce bana bardak tutacak ve makyaj aynasından bahsederken, şimdi dikkatli gözlerle bakmaya başlıyor. Normalde zorla öğrenebileceğim bilgileri bir anda kendiliğinden anlatmaya başlıyor – kısacası beni %100 bir müşteri olarak kabul ediyor.
Ve her ne kadar boya kalınlığı ölçer ile yaptığım ölçümlerin neticesinde otomobilin kazasız olduğu ortaya çıksada, bu küçük ama profesyonel ölçüm cihazı sayesinde satıcının gözünde saygımı kazandım.
Sonuç? Her ne kadar kullanılmış da olsa, şık bir araba – kazasız ve bir bardak tutacaklı. Umarım birşeyler öğrenmiş olan bir satıcı. Ve ayrıca beni kötü niyetli aldatma ve ihmalkar küçümsemeden korumaya devam edecek olan bir ölçüm cihazı. …bir kadın daha ne isteyebilir ki?


Rengarenk ve düşen kuru yapraklar, gözlerimizden kaçmayan bir gidişin açık göstergesidir: düşük sıcaklıklar ve gitgide soğuyan havalar ile birlikte bir sonbahara daha ulaştık. Buna karşılık evimizde keyiflice dinlenme hayalide bizleri ayrıca sevindiriyor.
Ofisde geçirilen bir günün ardından, akşamları bilgisayar ekranını kapatmak son derece mutluluk verici birşeydir. İşimin zevkli olup olmaması değilde – ki işimi çok seviyorum – tüm gün çalışmak gözler için inanılmaz yorucu bir olaydır. Bu yüzden sık sık gün içerisinde yanan, kuruyan ve kırmızı rengini alan gözler ile karşı karşıya kaldığım oluyor. Ve tecrübeme dayanarak şunu söylemem gerekir – bu sorun kış aylarında daha kötü bir hal alabiliyor. Çünkü kuru ısıtılan hava gözleri ayrıyeten tahriş ediyor.



